Sevgili Belediye,
Sana bu satırları, fotoğrafta gördüğün Nazmi Saatçi Mahallesi’nin buram buram “otantik” kokan sokaklarından, Cumhuriyet Mahallesi’nin kayıp çöp kutusu bulmacasına uzanan bir serüvenden yazıyorum.
Memleketimin dört bir yanında arzı endam eden bu çöp dağları, adeta bir modern sanat eseri gibi. Salvador Dali görse, “Bu çöp yığınları benim rüyalarımı çalmış” diye isyan ederdi.

Öyle ki, her köşe başında karşıma çıkan bu yığınlar, “Acaba belediyemiz bir açık hava çöp müzesi mi kuruyor?” diye düşündürüyor.
Giriş bedava, koku bonus, manzara ekstradan.
Bildiğime göre Nazmi Saatçi’nin muhtarı da tanıdık bir kardeşimiz.
E, muhtar beyde belediyede çalışıyor, bu çöp yığınları şaheserine bir el atsa ya.
Hani diyorum, belki muhtarlıkla belediye arasında bir “Çöp Dağları Güzellik Yarışması” düzenlersiniz, biz de kendi mahallemize oy kullanırız.
“En Yaratıcı Çöp Yığını” hangi mahalleye gider bilemeyiz.
Ama Cumhuriyet Mahallesi olarak biz de iddialıyız.

Gelelim diğer meseleye: Cumhuriyet Mahallesi’nde kaybolan çöp kutuları vakası.
Hani şu mahalle aralarındaki küçük çöp kutuları vardı ya, hatırladın mı?
Her sabah selamlaştığımız, içine iki poşet atıp “Bugün de çevreyi kurtardım” diye kendimizi kandırdığımız o minik kahramanlar…
Birer birer sırra kadem basıyorlar.
Sanki geceleri bir çöp kutusu hırsızı mahalleyi turluyor, ninja gibi sessizce kutuları topluyor.

Temizlik ekibine sordum, “Siz mi aldınız bunları?” diye. “Yok abi, biz dokunmadık” dediler.
E, kim aldı o zaman?
Mahallenin kedileri mi çete kurdu? “Kutular dar, çöpler özgür olsun” diye manifesto mu yazdılar?
Yoksa çöp kutuları, “Bu mahalle bize ağır geldi, başka yere mi taşınıyoruz” mu dedi?

Sevgili Belediyeciğim, bu çöp kutularının kayboluşu senin de dikkatini çekti mi acaba? 
Eminim sadece Cumhuriyet Mahallesi’nde değil, memleketin dört bir yanında bu gizemli kayboluşlar yaşanıyordur.
Hani asayişlik bir durum diyoruz ya, acaba polise mi haber versek?
“Kayıp Çöp Kutusu İhbar Hattı” kuralım mı? 155’e bas, “Çöp kutum nerede?” diye haykıralım.
Belki belediye, “Kutular tatilde, merak etmeyin” diye bir basın açıklaması yapar, kim bilir?
Hani diyorum, belki birileri bu kutuları koleksiyon yapıyor, belki de modern sanat eseri olarak çöp yığınlarının yanına heykel diye dikiyorlar.
Ama merak etme, ben seni suçlamıyorum.
Biliyorum, senin de elinde sihirli değnek yok.

Yine de, şu çöp dağlarını biraz tıraşlasak, kutuları geri getirsek fena mı olur? 
Bak, mahalleli olarak biz bu manzaraya alıştık sayılır.
Çöp yığınları arasında slalom yaparak yürümek, burun spreyiyle gezmek, hatta “Bu çöp dağı mı, yoksa yeni bir tepe mi?” diye muhabbet etmek artık günlük rutin.
Ama bir zahmet, şu kaybolan çöp kutularının sırrını çözsek diyorum.
Belki onları geri getirirsen, çöp dağları biraz küçülür, kediler de sokağa barikat kurmaktan vazgeçer.

Sevgili belediyeciğim mektubuma son verirken, şu çöp dağlarını biraz tıraşlasak, kayıp kutuları bulsak, mahalleleri mis gibi bir sosyal medyaya video çevirsek fena mı olur?

Sevgilerle.
Nazmi Saatçi’den Cumhuriyet’e, çöp dağları arasında kaybolmuş, ama hâlâ neşeli bir vatandaş 

NOT: Çöp dağlarına isim önerim: “Koku Everest”.
Tabela siparişini vereyim mi?